BEN ARTVİN'İM DOSTLAR
Rasim   YILMAZ
25.06.2010

 

 

 

 

 

 

 

BEN ARTVİNİM DOSTLAR…

25 Haziran 2010
TÜRKÜLER
 
YAĞMUR YAĞAR
 
 
Yöresi                       : Şavşat 
Kimden alındığı      : Hayriye Şengün
Derleme Tarihi       : 1 Nisan 2009 Çarşamba /Sincan/ Ankara
Derleyen                  : Rasim Yılmaz
 
Kaynak kişi hakkında kısa bilgi:
 
Dr. HAYRİYE ŞENGÜN, 15 Ağustos 1960’ta Şavşat’ın Elmalı köyünde dünyaya gelmiş. Üniversite öğrenciliği döneminde tanıştığı Ankara Artvin Kültür ve Yardımlaşma Derneğinde uzun yıllar çalışmış.
1982 yılında A.İ.T.İ.Akademisini bitirdikten sonra, 1993’te Ortadoğu Amme İdaresi Kamu Yönetimi Mastır Programını dereceyle tamamlamış. 2007 yılında ise, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim dalı “Kent ve Çevre Bilimi” dalında “doktora” sını tamamlamış. Halen bir kamu kuruluşunda çalışmaktadır.
 
Hayriye Şengün, uzun yıllar Halkoyunları gruplarında oyuncu ve eğitimci olarak çalışmıştır.
Halk müziği korolarında korist olarak halk müziğine olan ilgisini sürdürmekte olup, Artvin türkülerini söylemenin yanında, Artvin kültürünü yaşatma konusunda çalışmalarını sürdürmektedir.   
 
Yağmur yağar hğaşur hğuşur
Bir yana daldalan yar
Gelin eteklerin döşür
Her yana daldalan yar.
Yağmur yağar bacalara
Bir yana daldalan yar
Dünya kaldı hocalara
Her yana daldalan yar.
Yağmur yağar camilere
Bir yana daldalan yar
Dünya kaldı valilere
Her yana daldalan yar
Yağmur yağar daş üstüne
Bir yana daldalan yar
Her sözlerin baş üstüne
Her yana daldalan yar.
Yağmur yağar basmalara
Bir yana daldalan yar
Dünya kaldı yosmalara
Her yana daldalan yar.
Yağmur yağar çayırlara
Bir yana daldalan yar
Dünya kaldı cahillere
Her yana daldalan yar
 
ATIŞMALAR
 
MEKTUPLA ATIŞMA (GEBİYAŞİ)
Kemal ÖZBIYIK / Ankara
01 Nisan 2009
 
 
 
            Yıllar öncesinde köylerimizin kalabalık olduğu ve insanlarımızın zor kış şartlarında bile terk etmeyip yaşamlarını sürdürdükleri köylerde, eğlenceye de yer ayırmış büyüklerimiz. Günün yorgunluğunu bir araya gelerek, en azından birbirleri ile sohbet ederek atmışlar üzerlerinden. Ama mutlaka komşuları ile akrabaları ile neşelerini de kederlerini de paylaşmışlar büyüklerimiz. Hasta olanı sırtlarında taşıyarak yetiştirmişler hastaneye. Yaya dört beş saat yürüyerek gitmişler Arhavi’nin köyündeki cenazelere. Cenaze namazını kılıp sabırlar dilemişler ve aynı yolu tekrar geri gelmişler. Bütün bunları yaparken de kar, kış, soğuk, yağmur dememişler.
            Tabii ki kırgınlıkları da olmuş ama sürdürmemişler bu olumsuzlukları. Kimin haklı olduğuna takılmadan “ele güne ayıp” demiş taraflardan biri ve bitirivermiş kırgınlıkları. Küslüklerini etrafa duyurmamışlar. Kırgın olduğu kişiye yardım gerektiğinde de ilk önce onlar koşmuşlar, yardımcı olmuşlar.
            Düğünlerini beraber yaptıkları gibi cenazelerini de birlikte kaldırmışlar. Yani diyeceğim o ki yardımlaşmayı ön planda tutmuşlar. Düğün veya cenazede göremedikleri kişileri sormuşlar, soruşturmuşlar. Neden cemiyet içinde olmadığını öğrenmişler. Günümüzde artık bu tip uygulamalar yok.
             Bütün bunları niye anlatıyorum. Bir yakınım ciddi bir ameliyat geçirmiş ben bir hafta sonra duyabiliyorum. Bana haber verebilecek kişiler, haber vermemiş. Dün eşimle birlikte ziyaretine gittik. Çok yormadan on beş yirmi dakika kadar kalabildik yanında. Beyin ameliyatı geçirmişti ve beni görünce çok da mutlu oldu. Benim küçüklüğümde yaptıklarımı anlattı. “Başım çok ağırıyor “ demişti. İki dakika sonra kızına “Kemal ilaç gibi geldi bana, ağrım falan kalmadı” dedi. İşime geri dönmek zorunda olduğumu söyledim çok da yormak istemedim. Ayrılacağım zaman üzüldü.
            Hastamız Arhavi’nin önemli ozanlarından Rahmetli Ali Görel’in (Ali Yanuğişi) kızı Ayşe Yıldız ablamızdı. Yıllar önce hacı olmuştu ve ben ondan bildiklerini bana anlatmasını ve yazıya dökmek istediğimi söyleyince vermemişti. Ondan sadece yıllar sonra Babasının yıllarca süren mektupla atışmanın içeriğini vermişti. Başkaca örneği olmayan bir atışma şekli idi. Bana “ben sana babamdan bildiğim eski şiir, taşlamaları vermemiştim ama şimdi vereceğim.” dedi. Kendisine acil şifalar diledim ve inşallah iyileşip hastaneden çıktıktan sonra ziyaretine gelirim, o zaman verirsin dedim. Bana yıllar önce vermiş olduğu mektupla atışmayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
            Mektupla atışmanın yapıldığı yılları tam hatırlamamakla birlikte 1950 li yıllarda yapıldığını sanıyor. Ali Görel amcamız atışmaya Arhavi Küçük köy (Suhulet) den, Arılı (P’ap’ilat) köyü sakini olup, çalışmak için gurbette bulunan Hasan Salman amcamız Düzce’den karşılık veriyor. Hasan Salman amcanın köyden ayrılış nedenlerinden biri köyden bir kıza talip olması ancak kızın kendisine verilmeyişi. Onun da bu duruma çok üzülmesiymiş. Mektupla atışmayı yapanların her şeyden önce çok iyi dost olduklarını hatırlatmak istiyorum.
            Atışmanın o günkü koşullarda birer satırlık mektup halinde zarfa konulup. Arhavi’ye gönderilip postaya verilmesi, mektubun alıcısına ulaşması, alıcının cevap yazması mektubun Arhavi’ye gelmesi köyden ilçeye inen birinin mektup adresi olarak verilen dükkâna gidip mektubu alması ve köye getirerek sahibine verme süreci hiç de kısa olmayan süreçlerdir.
            Anında cevap yazılamadığını da düşünürsek bu atışmanın yıllar sürmesini normal karşılayabiliriz. Bana çok ilginç gelen bu atışma şekli umarım sizlerin de hoşuna gidecek ve biraz da düşündürecektir.
 
 
 
            İşte yıllar süren iki dostun yıllar süren mektupla atışma metni:
 
Hasan Salman: Hatıra yazıyorum, böyle uzaktan beri.
Ali Görel:          Sen hasret, ben de hasret. Bir gelse idin beri
Hasan Salman: Kabul olunur muyum, gitsem gerisin geri.
Ali Görel.          P’ap’ilat kabul etmez sarı sakallıları.
Hasan Salman: Çiçeği soldu, yoksa var mı Gül peri
Ali Görel:          Çiçekleri soldurdu, sonbaharın yelleri. Yeni çiçekler açtı, P’ap’ilat bayırları.
Hasan Salman: Ankara’da görüştüm, arkadaşlar ekseri, kaça keşfediyorsun, bu dünyanın değeri.
Ali Görel:           Sen kantar ile tart da, ben söylerim değeri.
Hasan Salman:   Artık geçtin elliyi, böyle gezme serseri.
Ali Görel:           Sana bir nal çakayım, atmayasın semeri.
Atışmalarda genellikle seviye düşünce atışma sona erer. Burada da son iki mektupta seviye düşüyor ve atışma sonlanıyor.
            Ayşe Ablaya acil şifalar dilerken Ali Görel ve Hasan Salman Amcalara da tanrıdan rahmet diliyor ve saygı ile anıyorum.
 
 
 
ÖZSÖZLER
*İnsanoğluna konuşmayı öğrenebilmesi için iki yıl, dilini tutmasını öğrenebilmesi için altmış yıl gereklidir
(Resul Hamzatov
 
*Dünya, karsılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getirmediğinle ilgilenir. William Mc. Fee
 
*Kötü bir cemiyetin bozamadığı insanı, kötü bir arkadaş bozar.
La Edri
 
*İnsanoğlu için en kutsal ibadet çalışmak, doğruluk ve insan sevgisidir.
Hacı Bektaş Veli
 
*Dervişlik baştadır, tacda değildir, kızdırmak addadır, saçta değildir.
Yunus Emre
 
FIKRALAR
At seni görmesin
*Adam şehirde fayton ile şehir içi ulaşımı sağlamaktadır.
150 kilo ağılığında bir müşteri gelerek beni filan mahalleye götür der.
Müşterinin gideceği mahallenin yolu ise hayli rampadır.
Faytoncu, bir ata bakar, bir adama bakar. At zayıflıktan bir deri bir kemik kalmıştır. Atın adamı götürüp götüremeyeceğinden ise kuşkuludur, ama yinede müşteriyi kaçırmak istemez.
Sonra elinin birini ağzına sirer ederek adama seslenir.
-Acele et hemşerim at seni görmeden atla arabaya… der.
 
O karinin adi neydi?
*Temel Nato ‘da havacı olarak askerliğini yapıyormuş. Komutan askerlere paraşütle nasıl atlanacağını öğretmiş.
- Uçaktan atlayınca birinci ipi çekeceksiniz. Paraşüt açılmaz ise ikinci ipi çekeceksiniz. Yine açılmadı, o zaman Meryem Anaya dua edeceksiniz.
Temel uçaktan atlar. Birinci ipi çeker paraşüt açılmaz, ikinci ipi çeker yine açılmaz. O sırada yere yavaş yavaş süzülen komutanının yanından geçerken sorar:
- Komutanım, komutanım.. O karinin adi neydi?
 
HOŞ SEDA ÜÇLÜLER
*İçki, kumar, kadın
*Giriş, gelişme, sonuç
*Yol, su, elektrik
*Vatan, Millet, Sakarya
*Devlet, mafya, siyaset
 
 
KISSADAN HİSSE
 
Denizli'de araştırma yapmak için kamp kuran bir grup üniversite öğrencisi, kamp yakınına tüneyen bir Denizli horozunun sabahın erken saatlerinde yüksek sesle ötmesinden çok rahatsız olmuşlar...
Sabahın köründe ortaya çıkan horoz, önce dikleniyor, sonra dakikalarca ötüyormuş...
Tabii ekipte ne uyku ne de huzur bırakmıyormuş. Sonunda sabırlar tükenmiş. Susturmak için başlamışlar horozu kovalamaya. Horoz önde, gençler arkada... Mahalle arasına dalmışlar...Durumu gören, fakat bir anlam veremeyen yaşlı bir dede, seslenmiş:
- Hey, evlatlar!.. Bu zavallı horozu niye ürkütüyorsunuz?
-Dede, sabahın köründe ötmeye başlıyor, kampı ayağa kaldırıyor. O yüzden başını keseceğiz!..
 - Yazıktır evladım yapmayın!.. demiş ihtiyar, bırakın, ben onun sesini keserim, bir daha da rahatsız etmez sizi...
 Gençler bunun üzerine kovalamayı bırakmışlar.
Ertesi sabah, hafif 'gak - guk' sesleri dışında horozdan kayda değer hiçbir ses çıkmadığını görünce de şaşırıp dedeye koşmuşlar:
- Yahu dede, ne yaptın da bu horozun sesini kestin?..
 İhtiyar gülmüş:
 - Kıçına zeytinyağı surdum. Horoz kabararak ötmeye yeltendiğinde, gerisi tutmuyor ki kuvvet alsın... Ancak 'gak - guk' edebiliyor…
 
ÜLKEM İNSANI (Hopa’dan seçmeler)
NİYAZİ CARTİ
Niyazi adında bir Hopalı, çay eksperi olmak için müracaat etmiş. Referans içinde Sabit Osman Avcı’dan kart filan alsa da onca uğraşına rağmen işe giremez. Arkadaşlarından biri bu işin olmamasına gereğinden fazla üzülen Niyazi’ye şöyle demiş:
 
Niyazi Carti
Aldın Sabit’ten karti
Olacaktın eksper
Bu dert seni çok yakti.
 
ŞAİRLER, ŞİİRLER
Ruhan Odabaş
 
1948 yılında, Artvin’in Borçka ilçesi, Demirciler köyünde doğdu. İlk ve ortaokulu Borçka’da okuduktan sonra, Artvin Öğretmen Okulu’nu bitirdi.
Öğretmen olarak sırasıyla; İzmit, Çayeli, Bitlis (er öğretmen) ve Artvin – Borçka – Demirciler’de, toplam olarak 7 yıl çalıştı.
Öğretmenlikten ayrılıp, Petrokimya’da laboratuar teknisyeni olarak 20 yıl görev yaptı.
1989 – 1992 yılları arasında, SHP’nin Kocaeli Merkez İlçe Başkanlığı’nı yürüttü. 1994 – 1999 yılları arasındaki 5 yıl İzmit Belediye Meclis Üyeliği görevinde bulundu.
İzmit’te yayımlanan Kocaeli gazetesinde 5 yıl köşe yazarlığı yaptıktan sonra, yine Kocaeli’de yayın yaşamını sürdüren Özgür Kocaeli’ye geldi ve 10 yıldır Özgür Kocaeli gazetesinde günlük köşe yazıları yazmaktadır. Sarı basın kartı bulunan yazarın öykü ve şiirleri, Türkiye’nin değişik sanat ve edebiyat dergilerinde yayımlanmaktadır. Aynı zamanda Edebiyatçılar Derneği ve Türkiye Yazarlar Sendikası üyesidir.
 
Şiirlerinden örnekler:
 
Ben   Artvin'im dostlar
 
 Sirya'da şarabım asma dalında
bundandır başının dumanı Genya'nın
bundandır yalpalaması Çoruh'un,
ben Artvin'im dostlar, bensiz olmaz..
 
Ardanuç'ta kaleyim
yüzyıllar saklı taş duvarlarımda.
Berta Köprüsü'yüm
selam durur İmerhev'den esen yel.
Efkar Tepesi'nde bir delikanlı
al yazmasını düşler yavuklusunun;
gelin görün, pancarcı olmuşum
horona durmuşum Sahara'da
üç nesil birden.
Ben Artvin'im dostlar,bensiz olmaz..
 
Bir yanım barıştır benim,
Korzul'daki zeytin ağacına sorun.
Hırçın poyrazıyım Karadeniz'in
Hopa kıyısında,
bir yanım kavga.
Arhavi'de çay çiçeği,
Murgul'da bakır,
Çifteköprü'de alabalık, kan benekli.
Ben Artvin'im dostlar,bensiz olmaz..
 
Yakılmamış ağıtlarım var
gidenlerin ardından.
Bıldırcın mevsiminde atmacayım.
Çıngırak sesleri baharın müjdecisidir
Beyazsu Yaylası'nda;
kemençe,mey,tulum, davul, zurna,
akordiyon sesiyim bir düğünde,
dosta da, düşmana da
güzellikleri anlatırım dört dilden;
ben Artvin'im dostlar, bensiz olmaz.
 
Dağ dağ olurum, deniz deniz.
Gönül gönül olurum, yürek yürek.
Sınır boylarında bayrak,
Kurtuluş Savaşı'nda mavzer.
Ben özgürlüğüm, ben bağımsızlık,
ben Kaçkar Dağı'yım, ben deli horon.
Günü geldiğinde,
Atabarı değil,
Atatürk olurum Kocatepe'de;
ben Artvin'im dostlar, bensiz olmaz..
                                  
 
 
İs kokulu temmuz
 
Ruhan ODABAŞ
 
Mevsim yazdır şimdi,
başağın hasada yürüdüğü.
Güneşin taçlandırdığı nice alın,
nice yürek, insana çarpan,
dünü yarına taşımakta.
 
Yeni gün
yeni bir türkü olmakta,
Pir Sultan’a kesmekte dağ, taş.
Dut ağacı bağlamaya,
bağlama sevdaya,
sevda ölümsüze dönmekte.
 
Kundakta bir bebek,
hiç tanımadıklarına ağlamakta;
uykudan uyanıp.
Ana sütü değil,
kan damlamakta emziğine.
Beşik boşa sallanmakta,
çıngırak ölüm şakımakta,
mezara dönüşmekte höllük.
 
Ölçüsüz kin,
gözlerdeki irin,
aş olmakta birine,
ekmek yerine.
 
Kıllı suratında sinsi gülücük,
bir sokak iti gibi
korkak ve uyuz,
is kokmakta temmuz...
Kimi sevmeler
 
Yürek düşle yarışır,
ardı sıra zaman.
Çığlıklar,
ürküntüler,
çağrışımlar
ve yüzleşmeler.
 
Ardına bakmak ya da bakmamak,
ne fark eder?
Yama gibidir yaşananlar,
belki hançer; çift oluklu.
Şeker kutusunda ağı,
gül yaprağında leke
ve kimi sevmeler,
yaz sonunun hüznü gibidir.
 
Bir damla güneş,
kutsal gömü gibi,
saklı kalır gelecek yaza...
 
Unutamadığm
25.12.1994
Bir dağ rüzgarının uğultusu kulaklarımda,
bir ırmak serinliği avuçlarımdaki, yıllar öncesinin.
Neler vermezdim yeniden,
yeniden yaşamak için,
bin yıl gibi anılarımı.
 
İlk sigaramı içmiştim.
İlk kez değmişti rakı kadehi,
anamdan başkasını öpmeyen dudaklarıma.
İlk kez basmıştım pabuçlarımın arkasını,
ve orada yaşamıştım ilk kez
bıçkınlığını deli gençliğimin.
 
Deli Horon oynamışlığım vardı bir köy düğününde,
balık tutmuşluğum Çoruh'ta.
Türkü söylemişliğim, yıldızlı gecelerinde
ve ağlamışlığım vardı,
bir günlük ayrılıklarda bile.
 
Kim anlatabilir bana yeşilini?
Kim söyleyebilir türkülerini, kendi dilince?
Kim tutabilir eteklerinden dağlarının,
kim verebilir yaşama sevincini en güzel,
Kafkasör Mezrası'ndaki tahta bir merek gibi?
 
Dilim varmıyor kent demeye,
bir yaşam biçimi sanki, kusursuz.
Ne dil söyler,
ne gönül anlar ondan öncesini,
zor geliyor insana yaşamak,
O'ndan uzakta, O'nsuz.
 
Dayanılmaz bir özlem bendeki,
unutulmadı, unutulmayacak. 
Söylemiş olayım dostlar, vasiyetim olsun;
ben her yerde yaşarım
ama
Artvin'de ölmek istiyorum...

Bu makale 3293 kez okundu.

Yazarın Diğer Yazıları
Bu Habere Yapılan Yorumlar ( 0 )
08Haber Yazarlar
Rasim YILMAZ
Fikret GÖKÇE
www.08haber.com
Anasayfa - Künye - Foto Galeri - Rehber - Üyelik - Ziyaretçi Defteri - BizeYazın - İletişim - Webtv - 08 Röportaj - Haber Slayt - Güncel - Politika - Eğitim - Röportaj - Yaşam - Sağlık - Magazin - Spor - Kültür - Sanat - Çevre - Ekonomi - Teknoloji - 08Tv Canlı Yayın
Copyright © 2009 Tüm Hakları Saklıdır. [All Rights Reserved] 08 Radyo Televizyon Yayıncılık ve Organizasyon A.Ş.'ye aittir.
Dere Mah. Halitpaşa Cad. No:45/2 - ARTVıN - Telefon: (466) 212 68 56
E-Posta: radyo08@hotmail.com