ENFLASYON HASTALIĞINDAN BUNALIMLI EKONOMİK SIKINTILARA
(Vergi Artışları ve Maaş Artışları Arasındaki Dengesizlikler)
Artık Türkiye’de “Enflasyon” konusunda sokaktaki en eğitimsiz vatandaş bile neredeyse uzman (ihtisas) sayılacak ölçüde bilgili hale geldi. Ama yine de bir açıklık getirmek gerekir Enflasyon’a.
“Enflasyon”, belirli bir dönemdeki mal ve hizmetlerin fiyatlarındaki yıllık artış oranıdır; dolayısıyla da paranın alım gücünün azalmasının en belirgin nedenidir. Enflasyonun oranı yüzde olarak değerlendirilir ve kullanımda olan paranın değerine ya da piyasadaki arz ve talep dengesine bağlı olarak bu oran değişim gösterir.
Akılcı ve planlı ekonomiler uygulayabilen ülkeler ekonomik genişleme üzerindeki olumlu etkilerini göz önünde tutarak enflasyonu alt seviyelerde tutmaya çalışırlar. Enflasyondaki bu alt seviye %1 ile %3 arasında ise “Ilımlı Enflasyon” olarak değerlendirilir.
Eğer fiyatlardaki artışlar %3 ile %10 arasında olursa (Yürüyen Enflasyon) büyümeyi çok hızlı bir şekilde yükseltmeye yönlendireceği için ülke ekonomisine zarar verir; özellikle tüketicilerin endişelerini artırır ve toplumun büyük kesiminde paniklere neden olabilir; tüketiciler fiyatların yükselmekte olduğu düşüncesiyle bir tedbir olarak ihtiyaçlarından daha fazla mal almaya yönelebilirler. Bu durum da fiyatları tetikleyeceği için tehlike arz eder.
Fiyatlardaki artışlar % 10 üzerinde olduğunda (Yüksek Enflasyon/ Koşan Enflasyon) ülke ekonomisi üzerinde ciddi hasarlara neden olur; para sürekli değer kaybettiği için işletmeler ve çalışanlar maliyetlere ayak uydurmakta zorlanır; hatta yabancı yatırımcılar sermayelerini çekerek ülkeden kaçmaya başlarlar. Bu durum üretimi düşürür, ihtiyaçlarda dışalımların artmasına ve mal ve hizmetlerin değerinin yükselmesine (enflasyona) neden olur, toplumun alım gücünü düşürür, az gelirlileri büyük zorluğa sokar.
Temel ölçümler eşliğinde hesaplanan “Enflasyon Oranı”; ülke ekonomileri, bütçe planlaması, sosyal yaşam ve sanayi üretimi gibi birçok konuda yol göstericidir.
SAYFA: 2
Yeniden Değerlendirme Oranı: Yeniden değerleme yapılacak yılın Ekim ayından bir önceki yılın aynı dönemine göre Üretici Fiyatları Genel Endeksinde (ÜFE) meydana gelen ortalama fiyat artış oranını ifade ediyor.
3 Kasım 2022 Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği içeriğinde Hazine ve Maliye Bakanlığı 2022 yılı Yeniden Değerlendirme Oranını (YDO) % 122,93 olarak açıklamıştır. 2021 yılında YDO % 36,20 idi. Bu oranlar değerlendirildiğinde 2022 yılı Enflasyon Oranının ne kadar yüksek olduğu herkes tarafından anlaşılacak kadar açıktır.
Enflasyonun bu yüksekliği nedeniyle ülkeyi yönetenler Temmuz 2022 ve Aralık 2022 sonu enflasyon oranlarını göz önünde tutarak çalışanlar ve emeklilerin maaş ve ücretlerinde yeniden ayarlama (Maaş Artırımı) yapma gereği duyarken, vergilerde de yeni ayarlamalara (zamlara) gittiler.
Enflasyonun büyüklüğünün ölçülmesinde ülkemizde iki kurum etkin olarak değerlendirme yapmaktadır.
1-Devlet Kurumu olarak; TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (TÜİK)
2-Özel Araştırma Kurumu olarak; ENFLASYON ARAŞTIRMA GRUBU (ENAG)
ENAG Nasıl Bir Grup ve Nasıl Kuruldu: ENAG 2016 yılında bir doktora projesi olarak Yeditepe Üniversitesi Ticari Bilimler Fakültesi’nde Finansal İktisat Doktora Programında Prof. Dr. Veysel Ulusoy’un danışmanlığında doktora öğrencisi Serkan Gençer’in Tez Projesi olarak ortaya çıkmıştır. Daha sonra projeye Türkiye Ekonomik ve Mali Araştırmalar Vakfı (TEMAR) da destek veriyor. Prof. Dr. Veysel Ulusoy’un yedi kişilik bir ekiple ve bir de Danışma Grubu ile yürüttüğü bu grubun çalışmaları hiçbir destek almadan gönüllülük esası ile yürütülüyor.
TÜİK, ENAG, YDO, ÜFE içeriklerine bakılarak değil, özellikle TÜİK ölçüleri ve tek adam yönetimi gözetilerek yapılan yıl sonu değerlendirmeleri ile 2023 yılı Devlet Vergileri ile emekli ve çalışanların maaşlarına yapılacak zamlar geçtiğimiz günlerde yeniden güncellenerek yürürlüğe kondu.
ENAG’ın 2022 yılı %137’lik yıllık enflasyon ve Aralık 2022 %5,18’lik aylık enflasyonuna karşılık; TÜİK 2022 yılı enflasyonunu %64,27, 2022 Aralık enflasyonunu %1,18 olarak gösterdi.
Sözde “Yoksulluk Sınırı” “ Asgari Geçim İndirimi” göz önünde tutulduğu söylenerek tespit edilen Asgari Ücret zammı daha çalışanın eline geçmeden bile eriyip giderken; Memurlara, Bağkur, SSK ve Emekli Sandığı Emeklilerine yapılan zamlar Sayın Cumhurbaşkanı’nın sadaka anlayışıyla %30 ile bağlandı.
Vergilere yapılan zamların %’leri %100 üzerinde gerçekleştirilirken, neden memura, emekliye %30 zamla yetinildiğindeki adaleti anlamak olanaklı değil.
SAYFA: 3
Bu dengesiz ve insafsız zamlar sonucu oluşan olumsuz tabloların evlere düşürdüğü yoksulluk ateşini söndürmesi olanaklı olmazken, özellikle kiracı olarak yaşayan memur ve emeklilerinin ev sahipleri ile de aralarında kira artırmalarına yönelik huzursuzluk yaratan tartışmaları zamların tuzu biberi oldu.
Kendimden örnek vererek bu kiracı ev sahibi ilişkisindeki sıkıntıya bir açıklık getirmek istiyorum.
Ben 31,7 yıllık bir çalışma sonunda 1/4 üzerinden % 81’lik bir maaşla emekli olmuş Edebiyat Öğretmeniyim. 2022 Temmuz’unda emekli maaşım 8100 Türk Lirası olunca Ev Kirasına 2550 Türk Lirasının %33,3 oranında 850 Türk Lirası ek yaptım. Ev sahibim ile aramda da bir sıkıntı olmadı. 2023 yılı Ocak ayında yapılan %30’luk zamdan sonra maaşım 10530 Türk Lirası olmuştur. Ev sahibim daha Aralık 2022 içinde kira için zam talebini iletirken, kiraların bu yörede çok yükseldiğini ve bunun göz önüne alınmasını istemişti. Ben de devlet yönetiminin bizlere yapacağı zam üzerinden değerlendirme yapacağımı iletmiştim.
Emekli zamları %25 üzerinden Cumhurbaşkanı tarafından açıklanınca Ev Sahibim ile telefon görüşmesinde uyum sağlayamadık. Ev Sahibim kiraların 10-11 bin lira olduğunu, buna göre artırım yapmam gerektiğini istedi. Ben de yasalar düzeyinde yapılması gereğini ilettim ve kirayı 4250 Türk lirasına çıkaracağımı, bunun temmuz 2022’deki %33,3 ve ocak 2023’te %25 artırımla 4250 Türk Lirası olacağını, bu kira bedelinin benim maaşımın %40,4’üne denk geldiğini, daha fazlasını ödeyemeyeceğimi, bu artış ile 2022 yılı için yaptığım kira artışının %60’a geldiğini ifade ettim. Tatsız bir şekilde telefonum kapatıldı. Arkasından Cumhurbaşkanı’nın %5’lik artışından sonra kirayı 4500 Türk Lirası olarak güncelleyerek ev sahibime ilettim mesaj olarak; ama olumlu ya da olumsuz henüz bir tepki almış değilim. Böylece ev sahibimle ilişkilerimin iyi gitmesi adına yaptığım yıllık kira artırışım %76,5 Türk Lirası olmaktadır. Yasaya göre %25 olarak artırmam gereken kira artırımım yıllık olarak %76,5, yani yasanın üç katından daha fazla olmasına rağmen, yine de ev sahibimle mutlu bir anlaşmaya ulaşamadığım görülmektedir.
Ben kendimi bir örnek olarak toplumun bilgisine niçin sundum? Ev sahibi, kiracı ilişkileri devleti yönetenlerin objektif değerlendirmelerle, enflasyon oranında, maaşa bağlı kişilerle ev sahipleri arasında uyumlu bir yaklaşım oluşabilmesini sağlamak adına uzlaşı ve denge kuracak bir davranış yöntemi kuramadıkları, geliştiremedikleri takdirde çok daha üzücü ev sahibi kiracı ilişkileri yaşanabilir.
Kiraların, ev fiyatlarının böylesine artışının nedenini devleti yönetenler nasıl açıklayacak? Ev sahibi mi haklı, kiracı mı sorusunu sormak çözüm değil. Piyasayı
SAYFA: 4
böylesine bozanların ülkenin yöneticileri olduklarında anlaşmada toplum asla şüphe etmiyor sanırım.
Soruyorum kendime; şunu mu yapmalıydım? Yasa yıllık kira artışlarını %25 ile sınırladığına göre kendimden yaptığım fedakârlıktan vaz mı geçmeliydim? Ve 2550 Türk Lirası olan 2022 yılı kirama %25 ekleyerek 2023’e girerken 638 Türk Lirası artırıp kiramı 3188 Türk Lirası yapsaydım yasalara uyduğum için daha mı iyi bir kiracı olurdum acaba?
Şimdi bir de şunları soruyorum Devleti Yönetenlere;
1. Memura, emekliye yaptığınız maaş artırımlarıyla, 2023 yılında devletin hizmetlerine /vergilere yaptığınız yüzdeler arasında niçin bu kadar büyük bir uçurum var? Örneğin doğalgaz, elektrik, benzin, motorin, ehliyet, pasaport, özel okul ücretleri, trafik cezaları için 2022 yılı içinde ve 2023 yılı başında getirdiğiniz zamları memur ve emekliye verdiklerinizle bir kıyaslar mısınız? Aralarında % yüze yaklaşan, bazılarında da % yüzden daha fazla bir uçurum var.
2. Memur ve Emekli maaşlarıyla, Milletvekilleri arasında niçin bu kadar büyük bir uçurum var? Milletvekili maaşları 2021 yılında 25000 (yirmibeşbin) Türk Lirası, 2022 1.yarıyılında 40000 (Kırkbin), II. Yarıyılında 50000 (Ellibin) Türk Lirası, 2023 yılında ne olacağını şu anda bilemiyoruz.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Milletvekili maaşları öğretmen maaşlarından fazla olmasın!” emrini hatırlatmak istiyorum.
3. 2023 yılında 1/4 bareminden maaş alan bir öğretmenin maaşı 12276 Türk Lirasından 15793 Türk Lirasına çıkıyor %25 artırımla.
3/1 baremli bir Başkomiser maaşı 15810 Türk Lirasından 20873 Türk Lirasına,
8/1 bareminden maaş alan polis memurunun maaşı 13747 Türk Lirasından 16018 Türk Lirasına çıkıyor %25 artırımla. Bunlara %5 daha ekleyiniz. Polisimizin aldığı maaşın çok olduğunu söylemeyeceğim, ama neden 1/4 baremli bir öğretmenin maaşı birkaç yıllık 8/1 baremli polis memurunun maaşından daha az? En azından aynı hizmet yıllarına sahip polisimiz ile öğretmenimizin arasında eşit maaş almasının sağlanması gerekmez miydi?
(Hesaplamalarımda ufak tefek hatalar varsa internetten edindiğim bilgilerden kaynaklıdır. Bu yazım sosyal medyada yayınlanmıştır.)
--
Ahmet Nişancı
Bu makale 496 kez okundu.