12 Eylül 1980 askeri darbesi sonucu Artvin’de işkence gören mağdurlar, Artvin Adliyesine giderek dönemin hayatta kalan Milli Güvenlik Konseyi üyeleri ile Artvin’de işkence yaptığını iddia ettikleri askerlerden şikayetçi oldular.

Cumhuriyet savcılığına giden 10 kişi,  12 Eylül darbesi sonrası gözaltına alındıklarını ve Artvin Öğretmen Okulu’nun işkencehaneye çevrildiğini ve burada kendilerinin işkence gördüklerini beyan ederek, darbenin generalleri ve Artvin’de işkence yaptıklarını söyledikleri askerlerin adlarını vererek şikayetçi oldular.

 

Adliyeden ayrılan işkence mağdurları, Çok Katlı Otopark önünde bir basın açıklaması yaptılar.

Basın açıklamasını işkence mağduru öğretmen Seyfettin Altıkulaç yaptı. Altıkulaç basın açıklamasında şunları kaydetti: “ Bu memlekette hukuk ve adalet süreçleri son derece ağır işliyor. Öyle ki 12 Eylül darbesinden 32 yıl geçtiksen sonra dava açılabildi.

 

Anca bu işte bir tuhaflık da var. Mahkemenin iki darbe şefi ile sınırlandırılması, yaşlılık problemleri kisvesi ardından tutuksuz yargılanmaları, digital yöntemler yardımıyla mahkemeden kaçırılmaları, mahkeme salonları küçük diyerekten katılımının alta çekilmesi göze çarpan tuhaflıklar.

 

Hatırlayım: Her iki darbeciye sorulan soruların mahiyeti de ilginçti. ’12 Soru’ kavramıyla sözde sorgu medyatikleştirilmiş, ‘Neden darbe yaptınız, pişman mısınız? Darbeye bir gün kala neden Amerika’daydınız?’ gibi sorular sahici bir soruşturma  ile karşı karşıya olmadığımızı gösteriyordu. Soruşturmaya abartılı bir nezaket ortamı eşlik etmiş, karşılıklı özür dilemeler bir darbe soruşturmasından çok, zamansız gelen misafir ağırlanmasını andırıyordu.

 

12 Eylül darbesi anayasasıyla, kanun ve kararnameleriyle, paralel devletiyle, RTÜK’üyle, YÖK’üyle DGM’siyle, siyasi partiler kanunu’yla devleti yeniden organize etti. 32 yıldır Türkiye bu tür militarist/darbe ürünü yasalarla kendini devam ettiriyor. Tüm bu kurum ve yasaların kaldırılması kapsamlı bir hukuk ve demokratikleşme mücadelesini dayatıyor.

 

12 Eylül aynı zamanda eksiksiz bir toplum mühendisliği projesiydi. Toplum, devlet ve asker eksenli düşünce ve davranış kalıplarına göre yeniden şekillendirilmişti. Bu, milyon insanın acısı ve dökülen kanı pahasına gerçekleşmiş sonuç olarak, sinik, tepkileri bastırılmış bir toplum ortaya çıkmıştı.

 

Tüm bunlardan dolayı toplum ve halk olarak 12 Eylül darbesi ve darbeciliği ile hesaplaşmak istiyoruz.

 

O darbe yıllarında Artvin’de öğretmen yetiştiren o güzide kuruma, jandarma el koyarak, orasını işkencehaneye çevirmiştir. Bu işkencehanede üç kişiye yapılan işkenceler sonucu hayatını kaybetmiştir. Ensar Karahan ve öğretmen Cengiz Aksakal’ın burada işkence sonucu öldüğü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından karara bağlanmış ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti mahkum edilmiştir. Yüzlerce insan sakat kalmış, bir o kadarında psikolojisi bozulmuştur. Biz de bugün; 12 Eylül’le hesaplaşmak sadece iki generalden ibaret olmadığını, 12 Eylül’de ilimizde (Öğretmen Okulunda) yapılan işkencelerin, işkencecilerin hesap vermeli düşüncesinden hareketle bugün işkenceciler hakkında suç duyurusunda bulunduk. Davanın takipçisi olacağımızı buradan tüm kamuoyuna duyuruyoruz.”

 

Basın açıklaması sırasında 85 yaşındaki bir vatandaş da 12 Eylül’de kendisine işkence yapıldığını söyleyerek elinin üstündeki işkence izlerini gösterdi. Basın açıklamasını gerçekleştiren grup, attıkları sloganların ardından dağıldı. 08 HABER